Son Yazılar
Cumhuriyetin Son Yıllarında Öğretmenin Aydın Sınıftan Ayrılışı Üzerine
Öğretmenler Neden Artık Öğretmenliği Tavsiye Etmiyor?
2025 – Eğitimin Gerçek Gündemi: Kitap Okumak
Ocak Ayı- Öğretmen Maaşı
SINIFLARI ÖĞRENCİLER TEMİZLESİN
Türkçe ve Dillerin Eşitliği
Öğretmenler ve Okul Yöneticileri İçin Bir Öneri: Okul Temelli Bir Mesleki Gelişim Modeli
Öğretmenlik Meslek Kanunu Meselesi 2
Öğretmenlik Meslek Kanunu Meselesi
Müfredat
Öğretmenin Pirus Zaferi
EĞİTİMİN 200 YILDIR DEĞİŞEN AMAÇLARI-ZEKİ SARIHAN
CUMHURİYET VE EĞİTİMDE YIKIM SÜRECİ
Metin Özdamarlar’dan Sosyal Bilgiler Müfredatı Değerlendirmesi
Kutlu Altay Kocaova’dan TC İnkılâp Târihi ve Atatürkçülük Dersi Müfredat Değerlendirmesi
Osmanlı’da İlk Çağdaş Eğitim Bilimci Selim Sabit Efendi
Hareket Vakti
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ (Ülkü Sayar)
Işık ve Gücü (Gizem KAYA)
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ (Ali Kuruca)
YÜZDE ELLİ MÜLAKAT YÜZDE SIFIR LİYAKAT
Üniversite Mezunlarının İstihdam Sorunu
Atatürk, Truva Savaşı’nın her detayını neden inceledi?
PİSA’NIN ÖTEKİ YÜZÜ
ABD Demokrasisine İlham Olan Anadolu Uygarlığı: Likya
FİLİSTİN ŞİİRİ (Mustafa KAÇAR)
Kabine Toplantıları ve Ataması Yapılmayan Öğretmenler
Tûtî-i Mu’cize Gûy
Herkes Okusun, Yeteneği Olanlar Daha Çok Okusun (Zeki SARIHAN)
EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK ( MUSTAFA PALA)
Eşitlenen Fırsatlar
Kapitalizmin Sanat Eğitimi
Yeni Güzellik Notaları
DÜNYANI DEĞİŞTİREN ANAHTAR
Aziz Nicholas’tan Noel Baba’ya
Tüm Öğretmenlere Çağrımızdır
Tüm Öğretmenlere Çağrımızdır (2)
İlk Dosya Konumuz : Eğitimde Fırsat ve İmkan Eşitliği
Nitelikli Eğitime Odaklanma Zamanı
SRİ LANKA: İnci ve Gözyaşı
ÖĞRETMEN ÇİZİMLERİ
Yapay Zeka ve Uzay
Yeni Nesil Öğretmen Kitabı Yazarı Metin Özdamarlardan Okuma Önerileri
STEM EĞİTİMİ
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Öğretmenler Neden Artık Öğretmenliği Tavsiye Etmiyor?

25.10.2025 21:05
A+
A-

      Bir zamanlar çocuklara ışık olmanın en anlamlı yolu sayılan öğretmenlik, bugün kendi içinde sessiz bir kopuş yaşıyor. Artık öğretmenler, öğrencilerine bu mesleği önermekten kaçınıyor. Üstelik bunu bir öfke ya da hayal kırıklığıyla değil, derin bir yorgunlukla yapıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, bugünün eğitim sistemi bir ideal değil, bir denge arayışı.

      Özel okulda çalışan bir öğretmen, günün büyük kısmını performans raporları, veli memnuniyeti ve kurumsal beklentiler arasında geçiriyor. Öğretmenlik artık bir insana dokunma mesleği değil, bir sistemin ritmini ayakta tutma uğraşı. Ne kadar iyi ders işlediği değil, kaç veli memnun kaldığıyla ölçülüyor. Her öğrenci bir istatistik, her sınıf bir satış raporu. Öğretmenin sesi, kurumun sesiyle karışıyor.

      Kamu öğretmeni ise başka bir labirentin içinde. Güvencenin sağladığı istikrar, zamanla durağanlığa dönüşüyor. Yaratıcılığın yerini mevzuat alıyor. Yenilik isteği, idari sınırlarla törpüleniyor. Öğretmenler aynı soruyu yıllardır sessizce soruyor: “Gerçekten öğretiyor muyum, yoksa sadece sistemin devamını mı sağlıyorum?”

      İki dünya birbirinden farklı görünüyor ama aynı sessizlikte buluşuyor. Özelde öğretmen kurumla, devlette öğretmen sistemle konuşuyor. İkisinde de karşısında bir muhatap yok. Bu yüzden öğretmenlik artık bir iletişim değil, bir direniş biçimi.

      Mesele yalnızca maaşla açıklanamaz. Maddi dengesizlik bu hikâyenin sadece görünen yüzü. Asıl mesele, anlam kaybı. Öğretmenler, kendi emeklerinin sonuçlarını göremedikleri bir döngünün içinde var olmaya çalışıyorlar. Bilgi hâlâ aktarılıyor, ama değeri ölçülmüyor. Öğrenci öğreniyor ama öğretmen tatmin olmuyor. Bu çelişki, mesleğin ruhunu kemiren en sessiz yara.

     Eskiden bir öğretmen, geleceği biçimlendirdiğine inanırdı. Şimdi birçok öğretmen, geleceğin dışında kaldığını hissediyor. Eğitim politikaları hızla değişiyor, müfredatlar sürekli yenileniyor, beklentiler çoğalıyor; ama bu değişimlerin hiçbiri öğretmenin mutluluğunu artırmıyor. Yapılar gelişiyor, ama içlerindeki insan buğulanıp silinmeye bırakılıyor.

      Toplum da bu dönüşümün farkında, ama tepkisiz. Öğretmenlik artık gençlerin gözünde bir istikrar değil, bir risk alanı. Tıp, mühendislik, yazılım gibi meslekler net sonuçlar vaat ederken, öğretmenlik belirsiz bir geleceğin sembolü haline geldi. Ne öneriyorlar ne vazgeçiriyorlar; sadece susuyorlar. Çünkü bazı şeyler artık söylenmese de anlaşılır İtibar kaybı, görünür bir düşüş değil; daha derin bir buğulanma durumu. Öğretmen hâlâ toplumun en çok ihtiyaç duyduğu kişi ama artık en az dinlenen ses. Herkes ondan bir şey bekliyor, ama kimse ona neye ihtiyacı olduğunu sormuyor. Takdir, teşvik ve güven gibi soyut değerler yerini raporlara ve anketlere bırakmış durumda. Eğitim, bireye dokunmanın değil, sonuç üretmenin alanına dönüşmüş.

      Yine de bu hikâyenin tamamen karanlık olduğunu söylemek doğru olmaz. Çünkü hâlâ sınıfa girdiğinde gözleri parlayan, her sabah aynı heyecanla tahtaya yönelen bir öğretmen kuşağı var. Onlar, sistemin içinde bir direnç hattı oluşturuyorlar. Öğretmenliği yeniden insanla, değerle ve anlamla tanımlamaya çalışan sessiz bir azınlık. Fakat bu azınlık, yalnız.

      Bir öğretmen için en ağır şey, kendi mesleğine inancını kaybetmek değil; öğrencisinin geleceğinde bu inancı yeniden yeşertememek. Öğretmenlik, bilgi değil umut aktarımıdır. O umut zayıfladığında, sistem ne kadar güçlü olursa olsun öğrenme cılız kalır.

      Bugün öğretmenlerin gençlere öğretmenliği tavsiye etmemesi, bir meslek eleştirisi değil; bir çağın yansıması. Çünkü artık bilgiye ulaşmak kolay, ama anlamı taşımak zor. Öğretmenlik tam da bu zorluğun merkezinde. Toplum, eğitimden sonuç bekliyor; öğretmenlerse artık bu sonucu hangi inançla vereceklerini bilmiyor.

      Belki de çözüm, öğretmenliği yeniden “iş” olmaktan çıkarıp toplumun vicdanında yeniden konumlandırmak gerekir. Maaşın değil, anlamın; mevzuatın değil, insani bağın merkezde olduğu bir düzen. Öğretmen mutlu olduğunda, öğrencinin ufku genişler. Ama mutsuz bir öğretmen, en parlak zihinleri bile soluklaştırabilir.

     Bir ülkenin geleceği, öğretmenlerinin çocuklara ne öğrettiğinden çok, onlara ne hissettirdiğiyle ölçülür. Eğer öğretmen artık mesleğini önermiyorsa, bu toplumun bilgiyle değil, inançla ilgili bir kriz yaşadığını gösterir.

     Ve belki de asıl soru şudur: Öğretmenlik gerçekten değer kaybetti mi, yoksa biz değer vermeyi mi unuttuk?

#ilangovtr
Basın No
ETİKETLER: ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.